Bir aslan olarak fare mi avlıyorsun?
Kadir Aydın ile sohbet, antilop mu avlıyorsun tarla faresi mi?, joe rogan'dan mutluluk üzerine, tim urban'dan tail end
DENGELİ YAŞAM VE GİRİŞİMCİLİK
Sevgili dostum Kadir Aydın’ın yeni başlattığı videocast serisine konuk oldum. Normalde yaptığımız sohbetlere göre kısa (16 dakika) ama dolu dolu bir bölüm oldu. Eğer vakit bulup izleyebilirsen geri bildirimlerini paylaşmanı çok isterim. (bu maili yanıtlayabilirsin.)
Kadir’in hem kendi deneyimlerini ve öğrenimlerini hem de konuklarıyla sohbetlerini paylaştığı Youtube ve Instagram hesaplarını takibe alabilirsin.
ANTİLOP MU AVLIYORSUN?
YOKSA TARLA FARESİ Mİ?
Bir aslan pekala bir tarla faresini yakalayacak, öldürecek ve yiyebilecek güce / kudrete sahip. Ancak tarla faresini yakaladığı ve yediği zaman elde edeceği kalori / enerji miktarı harcayacağı enerji miktarına göre çok düşük. Bu yüzden tarla faresi avlayarak yaşamaya çalışan bir aslan açlıktan, yorgunluktan ölür.
Yani bir aslan tarla faresi yiyerek yaşayamaz.
Aslanın antilopa ihtiyacı var.
Antiloplar büyük ve besin değeri yüksek hayvanlar. Tarla faresine göre yakalamaları daha fazla güç ve enerji gerektiriyor ama yakalandığı zaman hem aslana hem de kendi ailesine yetecek kadar besin ortaya çıkıyor.
Bir aslan antilop avlayarak yaşamını sürdürülebilir.
İşte bu örnekteki antilop ve tarla faresi ayrımı çok kritik.
Sınırlı vaktini ve enerjini, sana anlık / doyurucu olmayan tatmin duygusu yaşatan tarla fareleriyle mi harcıyorsun?
Yoksa kendi doğanın gerektirdiği gibi, belki daha fazla enerji harcayacağın ama karşılığında, yaşamını sürdürmene vesile olacak antilopları mı kovalıyorsun?
bu insan, bu proje, bu iş, bu sorun
bir antilop mu, yoksa bir tarla faresi mi?
Kaynak: Tim Ferriss - 17 Questions That Changed My Life
JOE ROGAN’DAN MUTLULUK ÜZERİNE
Joe Rogan'ın mutluluğun "konfor"da değil, "mücadele"de olduğunu anlattığı bu videoyu vakit bulursan izlemeni öneriyorum. En beğendiğim son bölümünü ise Türkçe olarak aşağıda paylaşıyorum.
Bize sürekli olarak rahatlık aramamız gerektiği yönünde anlatılan bir yalan var. Ama bence bu doğru değil.
Bence insanların asıl araması gereken şey, dersler ve zorlu görevler.
İnsanların zorlukları ve başarıları araması gerekiyor.
Zor olan şeyleri yaparak - bu sadece 90 dakikalık sıcak yoga dersi bile olsa - başardığınızda, bu size çok şey katıyor. 90 dakikalık bir yoga dersindeyken son 20 dakikada orada olmak istemiyorsunuz. Kendinize yüzde yüz vermek istemiyorsunuz. Kolayca yarım yamalak yapabilirsiniz, ama yapmazsanız ve sonuna kadar dayanırsanız, ders bittiğinde ve eğitmen "Namaste" dediğinde, o an "Başardım!" diyorsunuz.
Belki 15 kilo verdiniz, yoga matınız sırılsıklam, o kadar ki sıkıp bir şişe su doldurabilirsiniz. Ama bu zorluk sayesinde gününüz daha iyi geçiyor ve ertesi gün de aynısını yapmayı, ya da başka bir şey yapmayı düşünüyorsunuz. Çünkü ertesi gün sadece televizyon izleyip abur cubur yemeyi planlarsanız, o zaman "Merhaba karamsarlık, eski dostum" diyebilirsiniz.
Çünkü hiçbir şey yapmadığınızda kendinizi berbat hissediyorsunuz. Bu insan olmanın bir parçası.
Kendi gerçekliğimizi inkar edebiliriz. "Ben iyiyim, hiçbir şey yapmadan rahat takılıyorum," diyebilirsiniz. Ama unutmayın, siz bir insansınız. İnsanlar, yüz binlerce yıl boyunca avcılar ve toplayıcılardan evrildi. Sürekli bir mücadele içindeydiler. İnsanların ödül mekanizmaları DNA'mıza derinlemesine işlenmiş durumda.
Bunu göz ardı ederseniz, mutluluğun ve tatminin mekanizmasını göz ardı etmiş olursunuz. Hayatta tatmin olmanız için yapmanız gereken şeyler var: dayanışma, sevgi, aile, dostluk, mücadele, kendinizi test etmek ve öğrenmek. Bunların hepsi insan olmanın ayrılmaz bir parçası.
ANNEN VE BABANLA GEÇİREBİLECEĞİN TOPLAM VAKTİN %93'ÜNÜ GEÇİRDİN.
Bu zamana kadar farklı zamanlarda toplam 50+ kere okuduğum "The Tail End" yazısı beni her okuduğumda etkilemeye devam ediyor.
Kıymet verdiğimiz insanlarla kalan yüz yüze vaktimizin ne kadar sınırlı olduğunu görmek insanı her defasında çarpıyor.
Önemli olan bu çarpmadan sonra Tim Urban'ın tavsiye ettiği farkındalıkları benimseyebilmek sindirebilmek...
Liseden mezun olduğumda ailemle geçirebileceğim yüz yüze vakitlerin %93'ünü zaten geçirdiğimi fark ettim.
Şimdi beraber geçirebileceğimiz yüz yüze zamanın son %5'inin tadını çıkarmaya çalışıyorum.
İki kız kardeşimle de hikaye benzer. Sırasıyla 10 ve 13 yıl birlikte bir evde yaşadıktan sonra, şimdi her ikisiyle de ülkenin farklı yerlerinde yaşıyorum ve her biriyle yılda belki 15 gün geçiriyorum. Umarım, bu bize toplam süremizin yaklaşık %15'ini bırakıyordur...
Aynı şey genellikle eski arkadaşlar için de geçerli. Lisede, haftanın beş günü aynı dört insanla görüşüp dururdum. Dört yılda muhtemelen 700 kere buluşmuşuzdur.
Şimdi, tamamen farklı hayatlar ve programlarla ülkenin dört bir yanına dağılmış durumdayız. Beşimizin aynı odada bulunduğu anlar 10 yılda 10 günü geçmiyordur. Grubumuz son %7'sini yaşıyor...
Peki bu bilgilerle ne yapıyoruz? Teknolojik gelişmelerin beni 700 yaşına kadar yaşatacağına dair gizli umudumu bir kenara bırakırsak, burada üç çıkarım görüyorum:
1) Sevdiğiniz insanlarla aynı yerde yaşamak önemli.
Muhtemelen benim şehrimde yaşayan insanlarla, başka bir yerde yaşayan insanlara kıyasla 10 katı vakit geçirebileceğim.
2) Öncelikler önemli.
Herhangi bir kişiyle kalan yüz yüze kalma süreniz, büyük ölçüde o kişinin yaşam öncelikleri listenizde nereye düştüğüne bağlıdır. Bu listenin sizin tarafınızdan ayarlandığından emin olun - bilinçsiz atalet tarafından değil.
3) Kaliteli zaman önemli.
Sevdiğiniz biriyle zamanınızın son %10'undaysanız, onunla birlikteyken bu gerçeği aklınızdan hiç çıkarmayın ve o zamanı gerçekte olduğu gibi görün: çok çok değerli.
🖤 TEŞEKKÜRLER 🖤
Patreon üzerinden destek olan Orhun Süzer'e, Ezgi Solmaz’a, Umutcan Duman’a, Oğuzhan Kızılcan’a, Büşra Yarım’a, Burak Yılmaz’a, Emrah Eker'e, Elif Aleyna Duman'a, Şara Maraşlıyan'a, Irmak Naz Polat'a, Aras Toker'e ve İlayda Ataoğlu'na teşekkür ediyorum.
Bu bültenlerden keyif alıyorsan, bir değer elde edebiliyorsan sen de Patreon'dan düzenli destekçi olabilir ve/veya bültenden beslenebileceğini düşündüğün arkadaşlarınla bülteni paylaşabilirsin.
Bahsettiğiniz videonun Türkçesini bulamadım desem :(