Bütün oyuncaklar sizin olamaz.
Narsist bir ebeveynin çocuğu olmak, Kendi doğanla savaşmaktan vazgeç, Kötü Emeller youtube kanalı
BÜTÜN OYUNCAKLAR SİZİN OLAMAZ. BÜYÜMEK BUDUR.
İlk olarak sevgili Elvan Omay ile The School of Life İstanbul sürecinde tanıdığım ve sonrasında içeriklerini keyifle takip ettiğim Dr. Alper Hasanoğlu’nun 1 dakikalık bir içeriği karşıma çıktı ve çok hoşuma gitti.
Alper Hasanoğlu Basel Üniversitesi’nde Psikiyatri Polikliniği’nde öğretim görevlisi olduğu sırada kendi terapistine hayatıyla ilgili şikayet ediyor. Sayın Hasanoğlu aslında hiç ayranı dökülmesin istiyor. Terapist ise normalde terapistlerden beklenmeyecek şekilde cevap veriyor:
NARSİST EBEVEYNLER VE ÇOCUKLARI
Bütün oyuncaklara sahip olamayacağını anlayan Alper Hocam’dan sonra çok sevdiğim Ezgi Hocam’a geçelim ve psikoloji alanından devam edelim. Ezgi Emel Robert Kolej’den üst dönemden arkadaşım, şu anda da hem Robert’te felsefe hocalığı yapıyor, hem çocuk kitapları yazıyor hem de 49w ve yeni açtığı “Kötü Emeller” youtube kanalında içerik üretiyor.
Baba olmayı hazırlanıyorken :) Ezgi’nin son yayınladığı “Narsist Annelerin Kızları” videosunu çok beğendim.
“Narsist bir anneyle büyümek, bir kız çocuğunun benlik algısını ve özgüvenini derinden etkileyebilir. Dr. Karyl McBride’ın “Will I Ever Be Good Enough?” adlı eseri, narsist annelerin kızları üzerindeki etkilerini ve bu etkilerden nasıl kurtulabileceğimizi kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Bu videoda, kitabın ana temalarını ve sunduğu çözüm önerilerini detaylı bir şekilde inceliyoruz. Narsist annelerin çocuklarıyla kurduğu ilişkilerin dinamiklerini, bu ilişkilerin yetişkinlik dönemindeki yansımalarını ve Dr. McBride’ın önerdiği iyileşme yöntemlerini tartışıyoruz.”
Kötü Emellere abone olmayı unutmayalım. Ezgi’ye sevgimizi gösterelim, desteğimizi esirgemeyelim. 💪❤️
Bu videoyu izlemeden kısa bir süre önce de profesyonel tenis oyuncusu Tsitsipas’ın Instagram paylaşımındaki videoya denk gelmiştim. Metnini Türkçe olarak paylaşıyorum;
Narsist bir ebeveynin çocuğu, sevginin koşullu olduğunu erken yaşta öğrenir.
Kısa sürede, kim oldukları için değil, yaptıkları şeyler için sevileceklerini anlarlar.
Ebeveynlerinin duygusal ihtiyaçlarını karşılayamayacağını hissederler, bu yüzden performans göstermeyi öğrenirler – sporda, akademik başarıda mükemmel olurlar ya da ebeveynlerinin sırdaşı ve duygusal destekçisi haline gelirler.
Çocuk, gerçek benliğini terk eder ve aşırı eleştirel ve sabit fikirli ebeveyninin değerli gördüğü bir versiyona dönüşür.
Gerçek bir benlik duygusu olmadan, dışsal onaya bağımlı hale gelirler.
Bu durum, yaşam boyu süren bir insanları memnun etme ve kendini feda etme döngüsü yaratır.
İlişkileri, her zaman başkalarına ne sunabileceklerine dayalı hale gelir ve bu nedenle birer ticari alışveriş gibi olur.
Derinlerde, önemli bir ihanet duygusu yatar – evet, sevilmişlerdir, ama hayatlarındaki en önemli kişi tarafından bilinçsizce kullanılmışlardır.
Kaygı, öfke ve acı, bu yaraları kabul etmeye hazır olana kadar derinlere gömülür.
KENDİ DOĞANLA SAVAŞMAKTAN VAZGEÇ
Hepimiz bazı temel özelliklerle doğuyoruz. Onlarla savaşmaksa bir kısa mesafe koşucusunun maraton koşmaya zorlanması gibi yorucu ve boşuna oluyor.
İçgüdülerin, kişiliğin ve tercihlerin kusur değil – tam tersine özelliklerin.
Eğer seni geri tutuyor gibi görünen ve değiştiremeyeceğin bir şey varsa, belki de konu kendini olduğun gibi kabul edip çevreni değiştirmektir.
Bir durumda karşıdan esen bir rüzgar, başka bir durumda arkadan iten bir rüzgar olabilir.
Mesela, satışta içedönük biriysen: Dışa dönük enerji taklidi yapma. Derin araştırma ve uzun süreli ilişkilerle kazan. Diğerleri bir satış için odada dolanırken, sen uzun vadeli ilişkiler kurabilirsin.
Sabah insanı değil misin? Kabul et. Sürekli kaçırdığın o sabah 5’teki antrenman rutinini unut. Kendini cezalandırmayı bırak. En yüksek performans saatlerini programına göre planla.
Detaylara aşırı odaklanıyor musun? Bunu avantaja çevir. Diğerleri yüzeyde dolaşırken, senin titizliğin onların kaçırdığı fırsatları görür ve yaptıkları pahalı hatalardan kaçınırsın. Başkalarının “takıntı” dediği şey, senin taklit edilemez rekabet avantajın olabilir.
En başarılı insanlar doğalarına karşı savaşmaz. Çevrelerini bunu güçlendirecek şekilde tasarlarlar.
“Nasıl kendimi düzeltebilirim?” diye sormayı bırak. Bunun yerine “Doğal özelliklerimin birer avantaj olduğu yer neresi?” diye sor. (kaynak: Shane Parrish)
Ne demişti Halil Cibran önceki bültenlerden birinde?
Kapılardan geçebilmek için kanatlarınızı kapatmayın, tavana çarpmamak için başınızı eğmeyin, duvarlar yıkılacak diye nefes almaktan korkmayın.
🖤 TEŞEKKÜRLER 🖤
Patreon üzerinden destek olan Orhun Süzer'e, Ezgi Solmaz’a, Umutcan Duman’a, Oğuzhan Kızılcan’a, Büşra Yarım’a, Burak Yılmaz’a, Emrah Eker'e, Elif Aleyna Duman'a, Şara Maraşlıyan'a, Irmak Naz Polat'a, Aras Toker'e ve İlayda Ataoğlu'na teşekkür ediyorum.
Bu bültenlerden keyif alıyorsan, bir değer elde edebiliyorsan sen de Patreon'dan düzenli destekçi olabilir ve/veya bültenden beslenebileceğini düşündüğün arkadaşlarınla bülteni paylaşabilirsin.