🐸 Eat the frog.
Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile bir adımla başlar. Lao Tzu. Erteliyorsun çünkü...
ÖNCE KURBAĞAYI YE.
If the first thing you do each morning is to eat a live frog, you can go through the day with the satisfaction of knowing that is probably the worst thing you'll have to do all day long.
Eğer her sabah ilk iş canlı bir kurbağayı yiyebilirsen, muhtemelen tüm gün boyunca yapacağın en zor / en çirkin şeyi yapmış olmanın tatminiyle günü yaşayabilirsin.
Mark Twain
3-4 yıl önce Serdar Kuzuloğlu’nun önerisiyle Timothy Pychyl’in
“Prokrastineyşın - Başlanıp bitirilmesi gereken işleri inatla erteleme, savsaklama ve oturup çalışmak yerine ıvır zıvır şeylerle oyalanma alışkanlığıyla mücadele etme kılavuzu” kitabını okumuştum.
Yukarıda kitabın ilgili yerine de yazdığım gibi benim ertelemeyle ilgili en büyük bahanem hep “Baskı altındayken daha iyi çalışıyorum.” oldu. Senin ertelemek için farklı bahanelerin olabilir.
Örneğin “mükemmelliyetçi” maskesi takmış müthiş bir erteleyici olabilirsin…
"Örneğin herhangi bir işi kusursuzca yerine getiremeyeceğimizden korkuyorsak ve benlik değerimizi sergileyeceğimiz performansın mükemmel olup olmaması belirleyecekse eğer, özsaygımızı korumak adına muhtemelen bu işten kaçınırız ve böylece savsaklamaya başlarız."
Veya bir başka şekilde “benliğini korumak” için kendini sabote ediyor olabilirsin.
DİYELİM Kİ BİRİYLE 100 METRE YARIŞI YAPACAKSINIZ…
Diyelim biriyle 100 metre yarışı yapacaksınız ve koşuya ayakkabılarınıza ağırlık bağlayarak, yani handikaplı giriyorsunuz. Bu sayede bir koşucu olarak yeteneğiniz asla gündeme gelmemiş oluyor. Eğer yarışı kaybederseniz, handikaplı ayakkabılarınız buna sebep olmuştur. Fakat ola ki kazanırsanız, fevkalade üstün bir başarı elde etmiş olursunuz. İşte bu, bireyin benlik algısı açısından kazan-kazan durumudur. Bu yolla kişinin özsaygısı hiçbir şekilde tehlikeye girmemiş olur.
Hepimizin bahaneleri farklı olabilir ama hemen hemen hepimiz “erteliyoruz.” Ve her ertelediğimizde olmak istediğimiz kişiden, potansiyelimizden çalıyoruz. Paylaşmak istediğim çok bölüm var ama kitabın neredeyse 4te1’inin altını çizdiğim için her altını çizdiğim yeri maalesef paylaşamıyorum :)
Son 2 alıntıyla bağlıyorum ve kitabı kesinlikle almanı / okumanı öneriyorum. (Yapman gereken Google’a “P”“R”“O”“K”“R”“A”“S”“T”“İ”“N”“E”“Y”“Ş”“I”“N” yazmak. Veya bültenin tamamını ertelemeden okuyanlar için en aşağıya link bıraktım 🙃)
Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlar.
Lao Tzu'nun bilgece ifade ettiği gibi: "Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlar." İşte o ilk adımı atın, hemen işe koyulun. Bu, her şeyi değiştirme gücüne sahip bir adımdır.
Şimdi dürüst olalım. Eğer bu ilk adımı atmaya hazır değilseniz, her gün, belki birkaç kez yeniden çalışmaya başlamaya gönüllü değilseniz, şimdi bu kitabı kapatıp bir kenara bırakın. Demek ki henüz değişim iradesine sahip değilsiniz, bu yüzden de söyleyeceğim hiçbir şey özdeğişiminize (self-change) bir yarar sağlamayacaktır.
Buradan cesaretinizi kırmak istediğim sonucunu çıkarmayın; sadece dürüst olmaya çalışıyorum.
Bu mücadele hiç bitmeyen bir mücadele.
Bir kitabı okuduğumuzda, her gün “kurbağa”yı yediğimiz bir ay , bir yıl geçirdiğimizde de bitmiyor. Motivasyonumuz düşüyor, hayatta beklenmedik gelişmeler oluyor, öncelikler değişiyor…
Kitabın sonlarında da dediği gibi;
HİÇ KUŞKU YOK Kİ DEFALARCA YENİDEN DENEMEK ZORUNDA KALACAĞIZ.
BAŞLAYIN,
OLMADI
YENİDEN BAŞLAYIN.
ERTELİYORSUN ÇÜNKÜ…
Erteliyorsun çünkü beynin seni kandırarak işten kaçmanın acısının, işi yapmanın acısından daha az olduğunu düşündürüyor.
Bu kısa vadede doğru olabilir.
Ama uzun vadede, bu durum özsaygını, disiplinini ve motivasyonunu kemirir – herhangi bir görevi tamamlamak için gereken çabadan daha büyük bir bedel ödersin.
Yani, ya şimdi kolay olanı yaparsın ve sonra acı çekersin ya da şimdi zor olanı yaparsın ve sonra gelişir, büyürsün.
Seçim senin.
Ama eğer kendine saygı duyuyorsan ve kendinle ilgili bir şeyler başarmak istiyorsan – başka bir seçeneğin yok.
Tüm deneme yanılmalar, sabahın erken saatleri, emek, azim ve sabır, seni hedeflerine ulaşabilecek biri haline getiren şeylerdir.
Yani zorluğa göğüs ger ve işe koyul.
by Ross Harkness
Bu bülteni yazarken kulağımda loopta “Escape” şarkısı vardı.
🖤 TEŞEKKÜRLER 🖤
Patreon üzerinden destek olan Orhun Süzer'e, Ezgi Solmaz’a, Gamze Aluç’a, Oğuzhan Kızılcan’a, Büşra Yarım’a, Burak Yılmaz’a, Emrah Eker'e, Elif Aleyna Duman'a, Şara Maraşlıyan'a, Irmak Naz Polat'a, Aras Toker'e ve İlayda Ataoğlu'na teşekkür ediyorum.
Bu bültenlerden keyif alıyorsan, bir değer elde edebiliyorsan sen de Patreon'dan düzenli destekçi olabilir ve/veya bültenden beslenebileceğini düşündüğün arkadaşlarınla bülteni paylaşabilirsin.
Bir işin hakkıyla yapılması için zihnimizde belirlediğimiz yüksek standartlar ile bu standartları karşılayamayacağımıza dair inancımız arasındaki uyuşmazlık, potansiyelimizi geliştirebileceğimiz noktalar hakkında da önemli ipuçları sunar. 'Bu işi tamamlamak için hangi becerilere ihtiyacım var?' ve 'Bu becerileri nasıl edinebilirim?' sorularını sormak, eksik olan öz-yeterliliğimizi artırmada önemli bir adım olur. Yeterli becerileri edindiğimizde, o isi hakkıyla teslim edebileceğimize olan inancımız gelişir ve zamanla ertelemecilik davranisimizda da bir degisiklik yaratmamıza yardimci olur. Bir suredir mükemmeliyetcilik ve öz-yetersizlik düşüncelerimin sebep olduğu ertelemecilik davranisimi değiştirmek uzerine calisiyorum, yazı çok ufuk aciciyidi. 5 kisi podcastin kayıt edilmeye basladigi zamandan itibaren bu bültenlerden bir deger elde ediyorum. :) Paylaşmaya devam ettigin icin teşekkürler Eray!